İş hukuku; iş ilişkileriyle ilgili yasalar ve düzenlemeleri kapsayan bir hukuk dalıdır. İşçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenleyerek tarafların haklarını ve sorumluluklarını belirler. İş hukuku, çalışma koşulları, iş sözleşmeleri, işçi hakları, iş güvenliği, sendika ve toplu iş sözleşmesi gibi konuları kapsar. İş hukuku, işçilerin korunması, adil çalışma şartlarının sağlanması, işverenlerin yükümlülüklerinin belirlenmesi ve iş ilişkilerinde denge ve adaletin sağlanması amacını taşır.

 İş hukuku, 4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde uygulanır. İşverenlerin çalışanlara sağlaması gereken asgari haklar ve sosyal güvenlik hakları, işçilerin çalışma süreleri, ücretlendirme, yıllık izin, işçi sağlığı ve güvenliği gibi konular bu kanun ve mevzuatla düzenlenmiştir.

İşçilerin iş sözleşmesi, çalışma koşulları, ücret ve diğer haklarına ilişkin anlaşmazlıkların çözümü, iş mahkemeleri aracılığıyla gerçekleştirilir. İşçi sendikaları, toplu iş sözleşmesi ve grev gibi kolektif çalışma hukuku konuları da iş hukukunun önemli unsurlarını oluşturur.

İş hukuku, iş ilişkilerinde adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir ortamın sağlanmasını amaçlayarak hem işçilerin hem de işverenlerin haklarını korur ve çalışma hayatını düzenler.

 

İşçinin, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, aşağıdaki koşullardan birinin gerçekleşmesi durumunda ve en az 1 yıl süreyle aynı işverene bağlı olarak çalışmak şartıyla kıdem tazminatına hak kazanılır.

  • İşveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık dışında başka nedenlerle iş sözleşmesinin feshedilmesi,
  • İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık veya işin durması gibi nedenlerle sözleşmenin feshedilmesi,
  • Askerlik görevi nedeniyle işten ayrılma,
  • Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda gereken sigortalılık süresi ve prim gün sayısının doldurulması nedeniyle işten ayrılma,
  • Kadının evlenmesi durumunda, evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde kendi isteğiyle işten ayrılma,
  • İşçinin ölümü.
 
Bu koşullardan herhangi biri gerçekleştiğinde işveren, işçiye kıdem tazminatını ödemekle yükümlüdür.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesi gereği, iş sözleşmesini sonlandırmak isteyen taraf, feshi yazılı olarak diğer tarafa iletmekle yükümlüdür ve bildirim süresini göz önünde bulundurmalıdır. İş sözleşmeleri için belirlenen bildirim süreleri şu şekildedir:

  • İşi altı aydan daha kısa süren işçiler için, bildirimin diğer tarafa iletilmesinden itibaren iki hafta sonra iş sözleşmesi sona erer.
  • İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar süren işçiler için, bildirimin diğer tarafa iletilmesinden itibaren dört hafta sonra iş sözleşmesi sona erer.
  • İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar süren işçiler için, bildirimin diğer tarafa iletilmesinden itibaren altı hafta sonra iş sözleşmesi sona erer.
  • İşi üç yıldan daha uzun süren işçiler için, bildirim yapılmasından itibaren sekiz hafta sonra iş sözleşmesi sona erer.”
 
İş sözleşmesini bildirim sürelerine uymaksızın fesheden işveren, söz konusu sürenin ücretini ihbar tazminatı olarak  işçiye ödemek zorundadır. Aynı şekilde bu sürelere uymaksızın iş akdini fesheden işçi de işverene ihbar tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Ücretlerin ne zaman veya hangi oranlarda artırılacağına dair belirlenmiş bir yasal çerçeve bulunmamaktadır. Ücret uygulamaları iş sözleşmelerinde belirlenebilir. Eğer iş sözleşmesinde herhangi bir hüküm bulunmuyorsa, ücret uygulamaları konusunda inisiyatif işverene aittir. İş sözleşmesinde hüküm bulunmadığı durumda, ücret artışlarından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle işten ayrılan işçi, istifa etmiş sayılır ve bu durumda herhangi bir tazminat hakkı oluşmaz. Sözleşmede yer alan maddeye rağmen bir artış yapılmaması durumunda ise işçinin haklı nedenle sözleşmesini feshetme hakkı bulunmaktadır.

Ayrıca, işverenin işçilere eşit davranma yükümlülüğünü ihlal etmemesi önemli bir konudur. Özellikle ücret konusunda, işverenin objektif ve meşru bir sebep olmaksızın eşitlik ilkesine aykırı hareket ettiği durumlar, işçi için haklı bir fesih sebebi olarak kabul edilebilir. İşverenin keyfi olarak ücret artışlarında eşitsizlik yapması, işçilerin haklarının ihlal edilmesine yol açabilir. Bu nedenle işveren, işçilere eşit davranma ilkesine uymak zorundadır ve bu ilkenin ihlali işçi tarafından haklı bir fesih sebebi olarak değerlendirilebilir.

İşçinin kendi isteğiyle işten ayrılması yani istifa etmesi durumunda, herhangi bir tazminat hakkı doğmamaktadır. Yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, hamilelik veya doğum nedeniyle işten ayrılan işçiler için de kıdem tazminatı hakkı doğmamaktadır. Bu nedenle, hamilelik veya doğum nedeniyle işten ayrıldığında, kıdem tazminatı talep etme hakkı bulunmamaktadır.

İşçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığının 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesindeki bildirim sürelerini aşması ile işveren iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshedebilir. Buna göre iş sözleşmesi; 

  • 6 aya kadar olan işçi için 2 hafta, 
  • 6 aydan 1.5 yıla kadar olan işçi için 4 hafta,
  • 1.5 yıldan 3 yıla kadar olan işçi için 6 hafta,
  • 3 yıldan fazla olan işçi için 8 hafta bildirim süresi bulunmaktadır.
 
Tutukluluk durumu, işçinin kıdeminden doğan ihbar süresini aştığı takdirde, iş sözleşmesi işverence haklı nedenle ve derhal feshedilebilecektir. Tutuklandığı zaman işe devam edemeyen işçinin iş akdi ise askıya alınmış olacağından, işçi ücretsiz izinde olarak değerlendirildiğinden işverenin ücret ödeme borcu bulunmamaktadır.