Ticaret hukuku, Türk hukuk sisteminin önemli bir dalıdır ve ticari işlemlerle ilgili hukuki düzenlemeleri içerir. Türk Ticaret Kanunu, Türkiye’deki ticari işlemlerin düzenlenmesinde en temel hukuki kaynaktır.

Ticaret hukuku kapsamında, şirketlerin kuruluşu, ticari işletmelerin yönetimi, borç ve alacak ilişkileri, ticari sözleşmeler, ticari senetler, ticari davalar, ticari şirketlerin birleşme ve bölünmeleri gibi birçok konu yer alır. Ticaret hukuku, tüzel kişilik kazanmış şirketlerin kuruluş, yönetim ve sonlandırma süreçlerini de düzenler.

Ticaret hukuku, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili yönetmelikler tarafından düzenlenir. Ticari işlemler, Ticaret Kanunu’nun kapsamında yer alan hükümlere göre yapılır. Ticari işletmeler, ticari faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için Ticaret Sicili’ne kaydolmak zorundadırlar.

Ticaret hukuku ayrıca, Türk hukukunda bulunan diğer hukuk dalları ile de ilgilidir. Örneğin, borçlar hukuku, akitler hukuku ve şirketler hukuku gibi hukuk dalları, ticaret hukuku ile sık sık kesişen konular içerir.

Türk Ticaret Kanunu, Türkiye’deki ticari işlemlerin düzenlenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu kanun, ticari işletmelerin kuruluşu, yönetimi ve sonlandırılması ile ilgili hükümleri düzenleyerek, ticari faaliyetlerin düzenli bir şekilde yapılmasını sağlar. Ayrıca, ticari sözleşmeler ve ticari senetler gibi ticari işlemlerin düzenlenmesi de Ticaret Kanunu kapsamındadır.

 

Türk Ticaret Hukuku’nda zorunlu arabuluculuk, belirli durumlarda tarafların uyuşmazlıklarını çözmek için arabuluculuk sürecinden geçmelerini gerektiren bir mekanizmadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A  maddesi uyarınca ticari davalarda arabuluculuk süreci zorunlu hale getirilmiştir. Ticari davalar mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmasına rağmen ticari dava olarak kabul edilen davalar olarak üçe ayrılmaktadır.  

Zorunlu arabuluculuk sürecine tabi olan uyuşmazlıklara örnek olarak aşağıdaki durumlar verilebilir:

Şirketler arasındaki uyuşmazlıklar: Anonim şirketler, limited şirketler ve kooperatifler arasındaki uyuşmazlıklarda, şirketlerin genel kurulunda veya yönetim kurulunda çözüme ulaşamadıkları durumlarda, arabuluculuk süreci zorunlu hale gelir.

Pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıklar: Anonim şirketlerde pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıklar, şirketin faaliyetlerinin durdurulmasına veya önemli ölçüde engellenmesine neden olacak nitelikte ise arabuluculuk sürecine tabidir.

Tacirlerin sorumluluğunda olan ticari defterler ve belgeler, bazen tacirin iradesi ve kusuru dışında kaybolabilir. Bu durumda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre, tacir, bir afet (örneğin yangın, su baskını veya yer sarsıntısı) veya hırsızlık gibi sebeplerle ve kanuni saklama süresi içinde belgelerin kaybolması durumunda mahkemeden zayi belgesi talep edebilir. Ancak, bu davanın tacirin kaybı öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde açılması gerekmektedir. Bu 15 günlük süre, hak düşürücü niteliktedir. Zayi belgesi talebi, ticari işletmenin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemelerine yöneltilmesi zorunludur. 

Tacir, zayi belgesi alarak, ticari defter ve belgeleri saklama yükümlülüğünü yerine getirmiş ve Türk Ticaret Kanunu’nun 562/6. maddesinde öngörülen cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmamış olur.

Anonim şirketlerde avukat bulundurma zorunluluğu, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35/3. maddesinde yapılan düzenleme ile getirilmiştir. Buna göre; Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla sermayesi bulunan Anonim Şirketler kanun gereği avukat bulundurmak zorundadır. Avukat bulundurma zorunluluğu anonim şirketler iki türlü yerine getirebilir. Avukatın kendi bünyelerinde istihdam edilmesi şeklinde yerine getirebileceği gibi bir avukat ile sözleşmeli olarak çalışmak şeklinde de gerçekleştirilebilecektir.

Ayrıca anonim şirketlerde avukat bulundurma zorunluluğu cezası Avukatlık Kanunu’nun m. 35/3 son cümlesinde; “…Bu fıkra hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilir.” olarak belirtilmiştir.

Adi şirketler Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş olup tüzel kişilikleri olmadığından dolayı belirli bir unvanları da bulunmamaktadır. Bu durum aynı zamanda, adi şirketlerin Ticaret Sicili’ne kayıt yükümlülüğü olmaması anlamına gelmektedir.

Şirket esas sözleşmesinde, ortaklar tarafından ayın sermaye olarak şirkete konulması taahhüt edilebilir. Ayın sermaye, nakit dışında değer taşıyan varlıkların (taşınmazlar, taşınırlar, sınai mülkiyet hakları, fikri mülkiyet hakları ve intifa hakları gibi) şirkete sermaye olarak katılması durumunda kullanılan bir kavramdır. Ayın sermaye olarak konulan malın değerinin belirlenmesi için bir bilirkişi tarafından tespit yapılmalı ve Türk Ticaret Kanunu’nun 128/2 maddesi gereği ilgili sicillere şerh edilmelidir.

Kanundaki düzenleme uyarınca, taşınmazların aynî sermaye olarak kabul edilebilmesi için taahhütte bulunan kişinin bu taahhüdünü tapuya şerh olarak kaydettirmesi gerekmektedir. Fikri mülkiyet hakları, maden hakları, gemiler ve hava taşıt araçları gibi özel sicillere tabi varlıkların aynî sermaye olarak kabul edilebilmesi için ilgili sicillere şerh verilmesi gerekmektedir.